Keşke Kendimi O’nun Kadar Çok Sevebilsem Dedirten Gizli Özne

Lorem’in ipsum’a karıştığı, karmaşanın karışıklıklardan geldiği gibi gittiği, göçen ferhatların geri gelmeyen ama bi türlü de uzaklaşmayan şirinyer’ine şirinden babalık yapıp içinden hesap kitaba dönüştürdüğü türden midir bilinmeyen bir cins gelişmiş de cins’i et bulmuşlar. gelmiş gelişmiş ve geçmişlerden bir zaman daha önce, bir boyunduruk altında kalan prens, içindeki sessizliği dışına yöneltip sesine odaklanmak istemiş.

🎵 gerii gelmiyormuşsun gibiii….

🎵 arabesk ezgileri de okuyan ve kendi aramızdaki isimlendirmemizle “bu kişi”, sessizgel zamanların sezgi sandığım da sandığımdan yine bildiğimiz gibi kendimi haklı çıkardığım bir yerlerindeydim hayatımın diye bağırıyordu…

Sektör edilmiş küstahlıklarımıza yüz vermeye tercihimiz de olmadığından katlanıyordum dedi babasına genç çocuk.

Anlamadım dedi babası?

Baba dedi kafamda… galiba bi’ tanrı var. duyabiliyorum sesini, bişeyler anlatıyor bana.

Ne anlatıyor ki? dedi babası meraklı bir sesle bütünleşik heyecanına yükselen bir mimikte.

Baba dedi çocuk:

Tüm sistemlerin sahibi olan yaratıcıyı temsil edermiş. Ondan gelip ona geri dönecekmiş. Ama sıkışmış. Nasıl olduğunu anlamamışlar dedi. Araştırıyoruz dedi, yemin ederim…

Biliyorum olm biliyorum dedi babası sakinlikten telaşlı halini gizlemeye çalışır bir iradeyle.

Nasıl diye sordu çocuk? Ben sana söylemeden aklımdan geçeni bildiğini nereden biliyorsun? Düşüncemdeki alanım bana ait değil miydi? Sen burayı nasıl bilebiliyorsun?

Bilirim tabi, babanım ben senin. Ben yarattım olm seni… O içinde sıkışıp kalandan seslenen tanrı en kolay seslerle işaretlenemeyen, kalbinden kafana yükselerek duyduğun, tüm varlığında. İşte’dir o çocuğum, yemin ederim.

Babamın mevzubahsinden; çıkarımlarıma tanık olduğumun zannındaki sandığında; duygularımı anladığı’na tam ikna olmadımsa da kendi içimde kendime hak verip kendimi gururlu zannettim. Bir başka alternatif arayınca da; küçücük bir şeyi kocaman neylere dönüştürebildiğimizin yeteneği, önemine varıp, varlığının zannında değil sonradan yaratımda gizli olduğu fikrine kanaat getiren diye geçirdiğim içinden. Anlattığımı anlayamamıştım, ne acaipti. Hem anlatabiliyorum hem anlayamıyorum 🙂 Saçma ama tutarlı…

Galip diye seslendi biri arkamdan, hoop diye sıçradım kara tahtadan. Norveç troll’ü buldum dedi, uskumru’su yok mu diye sordum? Yok dedi ama yersen terim var, fatih’in feth’inden kalan. Alsana! diye atladı uzun uzadıya sohbete hazır yönlerimize bakarken biz bize olandan kalan.

Hey dedi, bak! gözüm üzerinde.

Ben dedim göz hapsinde büyüdüm abilerim ablalarım diye diye eklediğim ardına. Beni gözünün önünde tutsan nooluur tutmasan bana ne? Değerli büyüklerim diye devam edeyim. Baksana güzel kardeşim: göz hapsi diye bildiğin, içimdeki hapisane ama h’si kayıp bi yerlerinde, kim bu h? diyorum. Bilmiyoruz ağabi diyorlar… napalım?

Henüz 17 yaşıma sevgilerimi gönderiyorum değerli büyüklerim. Sizleri çok seviyorum. Kafalarımıza rahatlıklar diliyorum. Gelmişlerimiz geçmiş olsunlarına gebe, bir iskele bir de iskeleden uzakta bir duba duba dum dum falan falan. düşünsene?

Faakkk türkçeleşmeye çok müsait bir sestir.

Api’ci. Apiieee…

BU BİR KAFA.TV MANİFESTOSUDUR.

KAFA.TV Televizyon izlemenin keyfinden tutulduğumuz muafiyetlere kafa tutan televizyon kanalı. ney tutan ney? gafa... hıı... ok!